Beyaz Fanilalılar

Halkın takımını, halkın içinde tutacağız.

Paşalı Birol

Ekim ayının ikinci pazarı, güzel güneşli bir gün, hava tahmin uzmanlarını yalancı çıkartırcasına. Kadıköy'de yaptığımız ucuzca ama doyurucu bir kahvaltının ardından, Kalamış'ın güzelliğini seyredebileceğiniz en ideal yerlerden biri olan Moda sahiline yürüyoruz, Bahariye'den geçerek. Hafta sonu programı: pankart boyuyoruz, sarı ve lacivert. Hafiften kalabalığız, birazımız çimlerde oturuyor. Sahil kenarından geçenler meraklı gözlerle ne olup bittiğini anlamaya çalışıyor ama kısa süreli duraklamaların ardından yollarına devam ediyorlar. Derken kısa boylu, tıknaz bir adam olduğu yerde durarak uzaktan bakıyor önce. Tanıyoruz bu yüzü, hangi maça geldiysem çocukluğumdan bu yana elinde pankartıyla tribünlerde dolanan adam, evet Paşalı Birol bu.

Oturduğumuz yerden bağırıyoruz Paşalı Birol lay la la lay lay lay. Gözleri parlıyor görüyoruz uzakta da olsa. Yanımıza geliyor kalkıyoruz selam veriyoruz, Birol abi, bizi gördüğündeki çoşkusu yüzünden okunuyor. Ne güzel bir şey bu, toplanmışsınız hafta sonunuzu Fenerbahçe için pankart boyayarak harcıyorsunuz, diyor. Bizim gibi pırıl pırıl gençleri böyle görünce mutlu olduğunu da ekliyor. Nereye gittiğini soruyoruz, eski başkanlarımızdan Faruk Ilgaz'ı ve yine Moda'da ikamet eden eski atletlerden Eşref Aydın'ı ziyarete gideceğini söylüyor, sık sık Fenerbahçe Tarihine adını kazımış eski yönetici ve sporcuları ziyaret edermiş. Yıllar sonra Süleyman Seba ile Faruk Ilgaz'ı bir araya getiren de Paşalı Birol olmuş. Bazı gazetecilerin bu haberi ilk önce yapabilmek için bin lira teklif ettiği buluşma fotoğrafını bize gösteriyor. Benim parayla işim yok, 15 gün sonra herkese bedava dağıtacağım diyor. Muhabbetimiz iki saate yakın devam ediyor, ayaküstü ve yorulmadan, zevkle, heyecanla anlatıyor.

Öyle bir tesadüftür ki birkaç gün sonra bir kitapçıda gözüme çarpan Mahallenin En Şık Abileri (Hakan Dilek, Babil Yayınları 2001) kitabını alıyorum. Kitabın ortalarına geldiğimde Paşalı Birol ile yapılan söyleşiye rastlıyorum, o gün bize anlattıklarının bir çoğu yazıyor kitapta. Söyleşi tarihi 1997 diye not düşülmüş yazının sonuna. O zamandan bu yana değişen tek birşey olmuş ama, kitapta 80 bin kadarlık bir fotoğraf arşivi olduğu yazıyordu, aradaki 12 yılda sanırım o arşive 20 bin daha fotoğraf eklemiş Birol abimiz. Nitekim bizi Bayrampaşa'daki alt katını iş yeri olarak kullanıp, üst katlarını ise pankart ve fotoğraflarla doldurduğu müzesine davet ederken 100 bin kadar kimsede olmayan fotoğraflar var diyor.

Birol Abimiz fakir bir ailenin çocuğu olarak Küçükmustafapaşa'da dünyaya gelmiş. 1959 yılında, kendisi 9 yaşındayken Fenerbahçe'yle tanışıyor ve bir daha da bırakamıyor. Hikayesi çok ilginç, anlatıyor dinliyoruz. Mahallenin varlıklı bir ailesi Chevrolet marka arabayla (ilk günkü gibi aklında) Mithatpaşa Stadı'ndaki derbi maçına giderken arabadaki çocukluk arkadaşı yolda gördüğü bu gürbüz çocuğu işaret ederek, babasına o da bizimle gelsin diye diretiyor. Böylece Paşalı Birol ilk defa ve bundan sonra da sürekli gideceği Fenerbahçe'sinin maçını izlemek üzere Mithatpaşa Stadı'na giriyor. Sonuç vahim maçı kaybediyoruz, arkadaşının babası çıldırıyor, kendini paralıyor ama çocuklara dönerek rövanş maçına da aynı ekip beraber gideceğiz diyerek sözleşiyorlar. Maç günü arkadaşının evinde buluşuyorlar, Birol abimizin pantolonunun her yanı yamalı. Adam oğluna git yukardan birşeyler getir de arkadaşında güzel giyinsin diyerek oğlunu yukarı gönderiyor. Çocuk lacivertten bir pantolon ve sarısından da bir gömlekle geri geliyor, Birol abimiz mutlu, yeni ve sarı lacivert elbiseleri var artık. Evden çıkmadan son birşey daha yapıyorlar ve biz dinlerken gözlerimiz yaşarmak üzere neredeyse. Bir bayrak alıyor adam, üstüne ellerini koyuyor çocuklarla beraber ve yemin etmelerini istiyor, bu günden sonra ölene kadar Fenerbahçe'yi bırakmak yok, tamam mı? Ölene kadar seninleyiz, daha sonralarda Paşalı Birol abimizin pankartlarından bir tanesi olacak. Öylece yemin ederek gittikleri maçtan galibiyetle ve sezon sonu da ligden şampiyonlukla ayrılıyor Fenerbahçe. Çocukluk arkadaşı ise şimdilerde Amerika'daymış, oradaki Fenerbahçeliler Derneği'ne üye.

Birol abimizde hikaye çok ama kimsenin bilmediği birşeyi daha bizle paylaşıyor. Cebinden çıkarttığı 120 kişinin adının ve ölüm tarihinin bulunduğu o kağıt. Fenerbahçeli duayenlerin ve Metin Oktay, Alpaslan Dikmen gibi sevip saydığı birkaç tane de Galatasaraylının mezarlıklarını ziyaret ediyor, onlara karşı vefa borcunu bu şekilde ödediğini söylüyor. Bir yandan da dert yanıyor aslında, şimdikiler çok vefasız diyerek, istiyorki orada bizlerde olalım, yöneticiler de olsun. Şimdilerde her maça gidecek kadar parası yok ama elinden geldiğince maçları yerinden takip ediyor ve her maça ayrı bir yazıyla geliyor. Bizimle aynı şeyi söylüyor o da, biletler çok pahalı halktan uzaklaşıyor Fenerbahçe. Bu stadda 10 bin liraya da bilet olsun ama 10 liraya da bilet olmalı diyor. Belki de mevcut yönetime en çok kızdığı konulardan biri de bu.

Bize bir kartını veriyor ve telefon numarasını, müzeye davet ederken. İsme bakıyoruz Vecdi Teker, altında da Paşalı yazıyor. Merak ediyoruz Birol isminin nerden geldiğini, geldiğinizde anlatırım onu da diyor. Ama kitaptan okuduğumu yazayım ben size. Kapalıçarşı'da çalışırken bir gün kadının biri Birol diye bağırarak kapılara vuruyor. Vecdi Teker, Birol diye biri yok demek istiyor, bu sefer de Birol diye bağırarak ona vurmaya yelteniyor. Gürültü patırtı fazla büyümeden diğer esnaf arkadaşlar kadını uzaklaştıyor lakin o günden sonra herkes Vecdi Teker'e Birol diye sesleniyor ve bu isim üzerine yapışıyor kalıyor.

Doğduğu yer Küçükmustafapaşa, oturduğu yer Kocamustafapaşa, çalıştığı yer Bayrampaşa. İlk yaptığı pankartına Kocamustafapaşalılar diye imza atıyor. Bayrampaşalılar aklına giriyor, ekmeğini burdan kazanıyorsun ama oturduğun yerin adını yazıyorsun diyerek. Bir sonraki pankartını Bayrampaşalılar diye imzalıyor. Bu sefer Gaziosmanpaşalılar bütün Paşaları yazıyorsun bizimkini de yazıver bir dahakine diyorlar. Birol abimiz pratik bir çözüm bularak herkesin gönlü olsun diyerekten Paşalı diye imzalıyor bir dahaki pankartını ve bundan sonrakileri de. Bu ismi çok seviyor ve Paşalı Birol oluveriyor bir anda. Şu anda Türkiye'deki bütün stadları defalarca turlayacak kadar pankartı var Paşalı'nın, 100 bin kadarlık fotoğraf arşivi, hepsi Bayrampaşa'daki müzesinde sizi bekliyor.

Ve son söz. Tribün emekçisi diye bir tabir varsa eğer; en büyük tribün emekçisidir Vecdi Teker ya da hafızalara kazınan o adıyla Paşalı Birol.

2 yorum:

Murthy dedi ki...

Değerlerimize sahip çıkmak, hayattayken kıymetini bilmek lazım, gidip müzesinde ziyaret edip hem tarihe dokunmak hemde vefa ve teşekkür görevimizi yerine getirmemiz gerek.
Bizim tribün adına yürüdüğümüz yolların ilk taşlarını bu insanlar döşemiştir.

Ayrıca güzel yazı olmuş ellerine sağlık .

monsieur dedi ki...

Çok güzel yazı olmuş ellerine sağlık.
Geçen sene Saracoğlu'nu anmaya gitmiştik; bu sene de gidilir sanırım. O organizasyonun akıl babası Paşalı Birol. Kendisiyle müzede karşılaşmıştım, yazıda bahsi geçen o vefat edenler, vefat tarihi ve mezarlık bilgisi içeren kağıdı gösterdi; madem bu kadar şey yapıyorusunuz bir gününüzü bir büyüğünüze ayırmak çok mu geliyor; neden gelmiyorsunuz gelin 27'sinde(Aralık) Zincirlikuyuya Şükrü Saracoğlu'nunkine dedi. Biz de başladık şaka maka 60 kişi geldi sarı lacivertler içinde.

27'sinde saat 12 gibi anacaktık; sabah saat 7, Birol abi aradı; ben çıkıyorum evden, birkaç yazı hazırladım onları mezarının başına koyucam siz de çelenki getirirsiniz vs dedi; adam o kadar heyecanlanmış sabahtan çıkmış. Gittiğimde de ayak üstü 4-5 futbolcumuzu yöneticimizi de ziyaret ettik onunla. Anma sonrası panele de davet etmiştik; orada da okumak için şiir yazdım dün, okuturmusunuz dedi, seve seve abi dedim.
O gün en çok Birol Abi'nin o heyecanı sevindirmişti açıkçası beni törenden ve panelden çok; bu sene de o heyecanı yine yaşatıcaz inşallah Paşalı Birol Abimize.

Tekrar ellerine sağlık, çok güzel yazı olmuş.

gerger

Yorum Gönder

Dikkat: Önce topa bas, etrafına şöyle bi bak, sonra topu ayağından çıkar.


Lafa laf

Fanila Player'da Bu Hafta

Ruhumuz Hababam

Uzak Diyarlara Yolculuk

İsyan

Emniyet görevlilerinin kışkırtıcı tavrına,
Kulüp yöneticilerinin keyfi uygulamalarına,
Asgari ücretin 5 de 1'i (en ucuz tribün) bilet fiyatlarına,

Ya şimdi ses çıkartalım, ya da olanlara seyirci kalalım.

What's your goal?

okumuş adamlar olmamıza rağmen, istatistiklerin aksine, sosyologların holigan diye nitelendirdikleri bir sınıfın içinde yer alıyor olabiliriz. evet o pis çocuklardanız. burada teknik analizler yapmıyoruz, yapma gibi bir derdimiz hiç olmadı, olmayacak da. ama yine de o işi iyi yapan, en azından farklı söylem üretebilen nadir yayınları takip ediyoruz, belki ara ara kendimizce karalamaya da çalışıyoruz veya çalışırız orası ayrı. burada daha çok kendi değerlerimiz uğrunda, bildiğimiz gibi yazıyoruz. bulunduğumuz yer tribün olunca, edebi bir dil kullanma kaygısı duymadan, tribünün kendi dilini kullanarak dertlerimizi anlatıyoruz. olayımız bu.