Tek isteğim uzun uzadıya misler gibi bir uyku çekmekti üst üste 4 tane festival filmine gittikten sonra. Mertkan başkanın Tuzla'dan geliyorum kanka kafaları çekicez önerisine hayır diyemedim ve yollara düştüm, ama nerden bilirdim amına koyim önümüzdeki 24 saatin jumbo boy saçmalıklara sebep olacağını. Gerçi şimdi olsa gene gideriz nedir yani, sordum kanka nerdesin telefonda cevabı aldım gittim dayandım Asmalımescit'teki Hare'nin kapısına, damsız almıyorlar içeriden aradım kanka gel al beni falan, sonra aradı bu beni oğlum nerdesin, kapıdayım falan lan mal Hare değil Yare amına koyim diye düzeltti beni. Zaten Yare de meyhaneymiş, kapıda bodyguard beni almıyor diyince Mertkan'daki dumuru düşünsenize muahahah. Haydari yicez alt tarafı dam soruyorlar, neyse rakı ve şarapla başladık. Ordan ortak arkadaşlarla beraber Aurapera'nın terasında çılgınca türkçe pop şarkılarıyla ve ortadaki patlamış mısır havuzuyla eğlendik. Koptuk dedik çiftler kendileri eğlensin, biz Kraft'a gidelim. Mekan fena boş olunca, hayat muhasebesine giriştik biralamacayla beraber. Bu sıralar hala ayığız gerçi hatırladıklarımız net çünkü. Zaten gece hafif flulaşmaya burdan sonra başladı, mekanın sahibinin önerisiyle bi yere gittik. Bi yer diyorum çünkü orası kendimizi kaybettiğimiz yer, en son garsona sen adam mısın lan senin garsonluğunu sikim bizi sarhoş edicek içkiler vermiyorsun bize alt metinli laflar ediyorduk. Sonra zaten bize turuncumsu, vişne çürüğümsü bişi içirdi herifçioğlu. Bi de takıldığımız masada milletin içmediği bok, püsür ne varsa döktük mideye. Mekan tanıdık olduğundan bişey ödemeyeceğimiz gerçeğinin de arkasına sığınarak sabah 6 gibi orayı terkettik. Sonra nerde yatalım ne yapalım derken, aklımıza 2 saniye içinde Buğra kardeşimizin evi geldi. Ne de olsa bizi dışarda bırakmazdı, gerektiğinde kendi parkede yatardı bizi yorgana sarardı. Ama o da ne? Apartman sakinleriyle pek sakin olmayan bir didişmeye bulaştık. Yalnız şerefsiziz ki haklıydık bu sefer, yanlış zili çalmış olabiliriz ama be pezevenk adam ve çok yaşlı teyze o kadar bağırıp çağırmaya değer miydi? Ha bi de madem erkektin, niye aşağıya inmedin göt. Neyse ki sağduyulu davrandık ve nerde yatıcaz lan biz sorunumuza geri döndük. Yine bi taksiye bindiğimizi hatırlıyorum, bi yerde durdurduk hatta para çekip verdik. Ben o sıra bi düştüm, sol dizim acıdı. Beşiktaş'taki arabaya kendimizi zor attık, ama ultra süper bir uyku çektik ulan hala burnumda tütüyor ne güzel uyuduk. Sabah uyandığımda Mertkan başkan bana kahvaltı niyetine cips ve ayran almıştı, dünyanın en güzel dostluğu sarhoş dostluğu. Göya herkes maça gelcekti, kimseden ses çıkmayınca biz de tek başımıza karşıya geçtik. Gerçi arabanın anahtarını arabada 15 dakikalık bir arama sürecinden sonra bulduk, yoksa sik gibi öyle günlerce arabada kalırdık heralde. Ben kafaya koymuştum te en baştan, ya kombine çözücez ya da turnike şekli yapıcaz diye. Ben başardım, kardeşim başaramadı. İtişler, kakışlar, kapalı telefonlar ve iletişim problemi, yeni şiddet yasası vesaire derken yollarımız ayrıldı. O Tuzla'sına ben B blok tepesine döndük, geriye de flu şekilde hatırladığımız ama neşeli geçen bir alkol seansı anı olarak kaldı. O son bordo içkiyi içmecektik kanka!
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
11 yorum:
okumadım
olm resmen deniz anası içtik rengi mor beyazdı içkinin
buğra reis affedicidir fakat ben hikayenin sonunda yine bi satış sezdim
iyisiyle kötüsüyle bu kadar anıyı paylaş sonra fırsatını bulduğun anda şatışı koy
muhaha nihal adsız sen misin lan
ne oldu lan sarhoş dostluğuna he
cips yerken ayran içerken dostluk gayet iyi, kapıda bırak maça gir, orda ayıldın heralde kalmadı sarhoş dostlugu falan :)
yani Ulvi o kadar şeyi birlikte yaşadığın Mertkan'ı sattın maç için. Yazı boyunca bu ibne Mertkan'ı ne zaman satacak diye aradım durdum. En sonda mutlu ve bilinen son. Ulvi mutlaka satar. Er ya da geç ama satar. Mertkan giremediyse sen ne diye giriyorsun puşt!
dernekleştik bile.
ibnesin ulvi, çıkıp dışarda izlicektin maçı
şerefsiz abi bu herif
Yorum Gönder
Dikkat: Önce topa bas, etrafına şöyle bi bak, sonra topu ayağından çıkar.