Geçen akşam iftar için bizim bölümden arkadaşlarla Feshane'ye gittim. Ne yedim ne içtimi anlatmak değil amacım tabi ki. Ama sebzeli kebapta fena değildi hani :) İftar sonrası çaylarımızı da yudumladıktan sonra, hemen yan tarafa kurulmuş olan eğlence panayırına doğru süzüldük. Baya bir aktiviteye katıldık. Penaltı çekiştim malborasına, 3te 3 yapan alıyor malborayı. İlkinde köşeye düzgün bir vuruşla ben diyim 2.10, siz deyin 2.20 (yok daha fazla) boyundaki kaleciyi başarılı bir şekilde avladım. İkinci şutumda ise kaleciyi terse yatırmışken topu çok kenara vuramadığım için ayağıyla çıkardı kaleci. Lakin bir süre kalıp devam etsem kaleciyi işinden adamı da cebindeki paradan ederdim, valla lan. Neyse pes etmedik, bu sefer hemen yan tarafında tabelasında Derbiday yazan bir at yarışı oyunu var. Böyle 8 tane bölüm var yan yana, bölümlerde de içerisine ufak toplardan sığabilecek kadar delikler. Siz topu elinizle itip o deliklere soktuğunuzda, karşı platformdaki atınız ilerliyor. İlk finişe varan atın sahibi ise efendime söyleyeyim ayıydı, bebekti, ne bileyim köpekti gibi oyuncağı kazanıyor. Artık kız arkadaşına mı verir, çoluğuna çocuğuna mı götürür bilemem. Ama benim yarıştan çok dikkatim elinde mikrofon yarışı anlatan dayıda. Seri bir şekilde anlatıyor ama olayla alakası yok. Tamamen başka birşeyle meşgul mesela elinde mikrofon yarışı anlatıyor: en dış kulvardan 1 numara, 4 numara, 7 numara, dışardan 6 numara, 1 numara, mara mara mara, bla bla falan filan şeklinde sayıyor. Tabi kafayla cinsel ilişkiye giriyor o arada, çok fazla o ortamda bulunmamak kulak sağlığı için hayırlı bir iş olur.
Yazı akıyor, akarda. Daha diğer aktiviteleri mi sıralasam acaba, ulan yazıyı nereye bağlasam diye düşünürken aklıma şey geldi. Dedim geçen hani "gazi koşusuna gitsek ya hipodrama". İşte bu sene Gazi'yi Miramis kazandı, Rıdvan bu ata yüklü bahis yaptı, Sergen Yalçın'ın kuponu son ayakta yattı, başka bir at da başbakanın hayalarına bastı ama o başka bir gündü galiba :)
Not: Başlığa maydanoz koydum, canoğlan yemesin ahahahaa
Lafa laf
Fanila Player'da Bu Hafta
Yazı Arşivi
-
▼
2009
(80)
-
▼
Eylül
(21)
- En ucuz maç bileti 44 lira olmaz-olamaz !
- İçerde dışarda, hep bana hep bana
- Bu fotoğraf size ne anlatıyor ?
- Lost Type
- Bayramınız Mübarek Olsun
- Delalım
- M.V.A.B.
- Hey dostum altıya bas !
- Salçalı Ekmek
- Mr. Fugitive!
- Let's Kick Terim Out Of Football
- 100 yılda tek olsun lütfen!!!
- 1-2-3'ler yaşasın Türkler, 4-5-6 Polonya battı
- Bursa, Biletler 20 kağıt
- Topbaş: Sorumlusu insanoğludur
- Çağlar the Götüm
- Eurobasket 2009 / Türkiye:84 - Litvanya:76
- bf! sahaya iniyor
- Alakaya maydanoz
- Heyecanı kalan var mı?
- Gönlüm hep seni arıyor, neredesin sen ?
-
▼
Eylül
(21)
Uzak Diyarlara Yolculuk
İsyan
Emniyet görevlilerinin kışkırtıcı tavrına,
Kulüp yöneticilerinin keyfi uygulamalarına,
Asgari ücretin 5 de 1'i (en ucuz tribün) bilet fiyatlarına,
Ya şimdi ses çıkartalım, ya da olanlara seyirci kalalım.
Kulüp yöneticilerinin keyfi uygulamalarına,
Asgari ücretin 5 de 1'i (en ucuz tribün) bilet fiyatlarına,
Ya şimdi ses çıkartalım, ya da olanlara seyirci kalalım.
What's your goal?
okumuş adamlar olmamıza rağmen, istatistiklerin aksine, sosyologların holigan diye nitelendirdikleri bir sınıfın içinde yer alıyor olabiliriz. evet o pis çocuklardanız. burada teknik analizler yapmıyoruz, yapma gibi bir derdimiz hiç olmadı, olmayacak da. ama yine de o işi iyi yapan, en azından farklı söylem üretebilen nadir yayınları takip ediyoruz, belki ara ara kendimizce karalamaya da çalışıyoruz veya çalışırız orası ayrı. burada daha çok kendi değerlerimiz uğrunda, bildiğimiz gibi yazıyoruz. bulunduğumuz yer tribün olunca, edebi bir dil kullanma kaygısı duymadan, tribünün kendi dilini kullanarak dertlerimizi anlatıyoruz. olayımız bu.
2 yorum:
radio mydonos dinlemiyomuş can
dereotu değil miydi o
Yorum Gönder
Dikkat: Önce topa bas, etrafına şöyle bi bak, sonra topu ayağından çıkar.